"Sosyal Medya" kalıbındaki "medya" kelimesini ilk başlarda yadırgıyordum; halkla ilişkiler ve reklamcılık doktorası yaptığım için, milyonlarca insanın farkında olmadan ürettikleri ve bir düzeni olmayan içeriklerin toplamının "medya" tanımına girmediği noktasına takılıyordum.
Ancak gün geçtikçe fark ettim ki, düzenli bir "medya" olmasa da, sosyal medyanın profesyonel yöneticiler, ajanslar ve siyasiler üzerindeki etkileri, geleneksel medyanın etkileri ile aynı. Eskiden televizyona, gazeteye haber olarak düşmekten korkan insanlar, şimdi sosyal medyada haklarında kötü bir şey yazılacak diye korkuyor. (Aynı şekilde gazetede kendi şirketinin reklamını görünce sevindikleri gibi sosyal medya sitelerinde de reklamlarını görünce seviniyorlar mı bilemem, o ayrı bir konu olabilir.)
İşin kötü tarafı, sosyal medyanın anarşik yapısı, geleneksel medyadaki eşik bekçilerinin olmadığı ve profesyonel medyacıların yerine medyanın bir parçası olduğunun bile farkında olmayan ve oto-sansür mekanizması olmayan insanların ürettiği içeriklerden oluşan; yani kısaca içeriklerin sistematik olarak engellenemediği bir medya var bu sefer karşılarında. Eskiden en azından halkla ilişkiler adı altında "basınla ilişkiler" veya doğrudan ikili ilişkiler kullanılarak kontrol edilebiliyorken, artık kontrol edemedikleri bir medya ile uğraşmak zorunda kalıyorlar. Bu da düzenli ordu savaşı yerine, insanların sinirlerini bozan ve halkı terörize eden terörle savaş pozisyonuna geçmeye benziyor. Artık "kaba kuvvetle bastırırız" düşüncesi yerine, "ne yapsak da bu terörün sebeplerini ortadan kaldırsak" düşüncesinin gelmesi gerekiyor.
İnsanlar eskiden de kendi aralarında şirketlerle, markalarla veya siyasilerle ilgili şimdikine benzer şeyleri konuşuyordu, ancak yöneticiler bunları görmüyordu ya da gizleyebiliyordu. Artık çok daha iyi bir halkla ilişkiler ekibi gerekiyor, hatta mümkünse çok daha iyi bir şirket olmaya çalışmak gerekiyor. (Bir de sosyal medya yöneticilerinin çok daha olgun olması gerekiyor bence. Eskiden yazdığım "Sosyal Medya Hesaplarınızı 23 Yaşında Biri Yönetmesin" yazımın da hâlâ arkasındayım.)
Tweet
sosyal medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sosyal medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1 Ağustos 2014 Cuma
4 Ocak 2011 Salı
Sosyal medya trafiğinin önemi
Bazıları İnternet'i sadece sosyal medya sanıyor. İnsanların ilgisini çekmek çok zor, sadece bir kaç dakikanız var diyorlar.
Gerçek öyle değil; zorla dikkat çektiğiniz için öyle oluyor. Herhangi bir sitenin trafik kaynaklarına baktığınızda, genelde açık ara en çok trafik gönderen kaynağın Google olduğunu görürsünüz. Yani insanlar anlık dikkatlerini çekmeyi başardığınız için sizi fark etmiyor; ihtiyaçları olduğunda sizi arayarak buluyor.
Google'dan gelen trafiğin ilginç bir özelliği de, en güncel içeriğe gelen kişi sayısının, toplam içinde ufak kalması. Yani en güncel içerik değil, en faydalı (en çok aranan, ihtiyaç hissedilen) içerik trafik alıyor.
Örnek üzerinden gidersek, bu blog yazısına ilk yayınlandığı gün 1.000 kişi bakacak, ikinci gün 200 kişi bakacak, üçüncü gün belki 20 kişi ancak bakacak. Bu ziyaretçiler, benim sosyal medya hesaplarımı takip eden insanlar olacak genellikle. Bir hafta sonra, günde 10 kişi geliyor olacak. Evet çok popüler bir içerik değil! Ama asıl önemli olan şey şu: önümüzdeki sene de her gün Google'dan 10 kişi gelip bakıyor olacak bu yazıya. Bir yıllık istatistiklere baktığımda toplamda Google'dan gelen trafik 3.000'ken, sosyal medyadan gelen trafik 1.500 olacak. 5 yıl sonra baktığımda Google'dan gelen trafik 10.000, sosyal medyadan gelen trafik belki 2.000 olacak.
İnternet'teki varlığını göstermek için sosyal medyada ilgi çekmeye uğraşanlara önerim: uğraşmayın! Onun yerine işe yarayan içerik üretin.
Gerçek öyle değil; zorla dikkat çektiğiniz için öyle oluyor. Herhangi bir sitenin trafik kaynaklarına baktığınızda, genelde açık ara en çok trafik gönderen kaynağın Google olduğunu görürsünüz. Yani insanlar anlık dikkatlerini çekmeyi başardığınız için sizi fark etmiyor; ihtiyaçları olduğunda sizi arayarak buluyor.
Google'dan gelen trafiğin ilginç bir özelliği de, en güncel içeriğe gelen kişi sayısının, toplam içinde ufak kalması. Yani en güncel içerik değil, en faydalı (en çok aranan, ihtiyaç hissedilen) içerik trafik alıyor.
Örnek üzerinden gidersek, bu blog yazısına ilk yayınlandığı gün 1.000 kişi bakacak, ikinci gün 200 kişi bakacak, üçüncü gün belki 20 kişi ancak bakacak. Bu ziyaretçiler, benim sosyal medya hesaplarımı takip eden insanlar olacak genellikle. Bir hafta sonra, günde 10 kişi geliyor olacak. Evet çok popüler bir içerik değil! Ama asıl önemli olan şey şu: önümüzdeki sene de her gün Google'dan 10 kişi gelip bakıyor olacak bu yazıya. Bir yıllık istatistiklere baktığımda toplamda Google'dan gelen trafik 3.000'ken, sosyal medyadan gelen trafik 1.500 olacak. 5 yıl sonra baktığımda Google'dan gelen trafik 10.000, sosyal medyadan gelen trafik belki 2.000 olacak.
İnternet'teki varlığını göstermek için sosyal medyada ilgi çekmeye uğraşanlara önerim: uğraşmayın! Onun yerine işe yarayan içerik üretin.
Son zamanlarda en çok okunan yazılar:
-
Geçtiğimiz hafta CNN Money sitesinin Teknoloji kısmında çok ses getiren bir değerlendirme yazısı yayınlandı: Facebook vs. Google: Web'...
-
Dünya'da ve özellikle en büyük pazar olan Amerika'da, son zamanlarda retail (mağazacılık, perakendecilik) alanında önemli gelişmele...
-
Sosyal medya, insanların açtıkları hesaplar (profiller) üzerinden birbirleriyle bağlantı kurdukları, paylaşım yaptıkları ve bunun sonucu ola...
-
Spor takip etmem, televizyon izlemem, haberleri takip etmem diyorum ama kendi işim ve ilgi alanımla ilgili haberler bittikten sonra, dünyad...
-
Arabaları sevmeyen, arabadan anlamayan adam Oto Servis işletebilir mi? Sırf "bu işte para varmış" mantığıyla Oto Servis açıyorsa...
-
Yıllardır profesyonel hayatımda İnternet şirketlerinde ve pazarlama departmanlarında çalıştığım için, tüm yapılan işleri ve süreçleri gözl...