Pazarlama, en basit anlatımıyla bir ikna etme mekanizması. İlk bilimsel araştırmalar yapılmaya başlandığında, devletlerin propaganda yöntemleri incelenerek "rızanın yaratılması" denmiş buna. Sonra ticari şirketler, ellerindeki mal ve hizmetlerin "pazar" tarafından kabul edilmesi için "pazarlama" yapmaya başlamışlar.
Önümüzdeki seneler, İnternet kullanım süresinin televizyon izleme süresini geçmesine şahit olacağız. (Amerika'da insanların %40'ı televizyonlarını İnternet'e bağlamış bile. 32 yaş altındakilerde bu oran %60) Gazete ve dergilerin durumları zaten ortada, onlar kendileri dijitalleşme derdinde. Bu demek oluyor ki, artık pazarlamacılar için mass media yani kitle iletişimi dönemi bitiyor. Milyonlarca insanın baktığı tek ekranın yerini, farklı IP'lerden bağlanan milyonlarca insan alıyor.
Ben yeni iletişim dönemine teke-tek pazarlama dönemi diyorum. Doğrudan pazarlama veya bire-bir pazarlama da deniyor ama onlar eskiden beri kullanılan ve kendi anlamları olan kavramlar. Ayrıca teke-tek deyince, işin zorluğuna daha net bir vurgu var. Öyle keyifli reklam filmleri çekip, yuvarlak mesajlarla bezeyip, tonla para yakarak, ölçmekten kaçarak, ama sektördeki körler sağırlar birbirini ağırlar ekolü sayesinde ödüller alarak pazarlama yapma devri yavaş yavaş bitecek. Bu tip pazarlama aslında 90'larda bitmişti ama bir televizyon ülkesi olan Türkiye'de günümüze kadar ulaşabilmişti.
Artık, teke-tek ikna etmek zorundayız hedef kitleyi. Bizim ürünümüzü almaları için bile değil, bizim onları ikna etmeye çalışmamıza izin vermeleri için. İnsanların tek başlarınayken kendi ekranlarında gördükleri tek bannerla, tek reklam metniyle onları bizim alanımıza çekmeye, ve ardından da orada ikna etmeye çalışacağız. Evet, her zamankinden pahalıya mal olacak, ama yeni medya düzeni bunu gerektiriyor.
Peki, ortaya konuşup, genel söylemler kullanmaya alışmış olan kitlesel pazarlamacılar bu dönüşümü becerebilecekler mi? O hep konuştuğumuz, kişiselleştirilmiş mesajı doğru kişiye, doğru anda iletebilecek duruma geldiğinde, o kişiyi ikna edebilecek mi? Bence hayır! Çünkü geniş kitlelerle çalışırken bile segmentasyonu beceremeyen, hedef kitlelerindeki farklılıkları bilmeyen, ve çok geniş bir kitleyle çalıştıkları için yaptıkları çalışmaların etkilerini maalesef ölçemeyen pazarlamacılar, İnternet'in gücüyle her zamankinden daha bilgili ve pazarlamaya karşı her zamankinden daha şüpheci olan hedef kitleyle teke-tek kaldıklarında bence onları ikna edemeyecekler.
Pazarlamacı, eğer elindeki ürünü tanımıyorsa, marka vaadini gerçekten bilmiyorsa, hedef kitleyi kendi kafasında aşağı yukarı segmente edemiyorsa, yaptığı pazarlama yalandır, şişirmedir, kibirdir! İnternet'i tanıyıp, öğrenip, sahiplenemeyen pazarlamacılar; teke-tek pazarlama döneminde, hep deplasmanda oynuyormuş hissi yaşayacaktır.
Tweet
Son zamanlarda en çok okunan yazılar:
-
Dil bilgisi konusuna takıntılıyım. İnsanlar neden ısrarla yeni kurallar uyduruyor bilmiyorum. Zorunlu eğitimin 8 yıl olduğu, herkesin yılla...
-
Facebook, bazı sitelere Google'dan daha fazla trafik sağlıyormuş ! Peki hangi sitelere? Yahoo ve MSN gibi portallara. Yani reklamdan par...
-
2014 için yıllık planların hazırlamasında yardımcı olurken, neden kurumsal hayattan vazgeçtiğimi hatırlatan durumlar yaşadım. Mesela bir ker...
-
Bazıları İnternet'i sadece sosyal medya sanıyor. İnsanların ilgisini çekmek çok zor, sadece bir kaç dakikanız var diyorlar. Gerçek ö...
-
Brezilya Bayrağı'nda, August Comte'e ait motto yazar ortadaki şeritte: Ordem e Progresso (Düzen ve İlerleme) Sosyoloji bilim...
-
Eşim Gizem Yucel Harvard Business Review'daki bir yazıyı paylaştı Twitter'da bugün: The Rise of the Digital CMO . Pazarlama dünya...
1 comments:
Pazarlama artık tasarım, teknoloji ve bilişimle daha da güçleniyor..
Bu konuyu en doğru şekilde yayınlamışsınız tebrikler ..
Merve Sibel Sili
Yorum Gönder
Yorumlarınız benim için çok değerli. Şimdiden teşekkür ederim.